Pazar, Mayıs 05, 2024
   
Yazı
Hata
  • JUser::_load: Unable to load user with id: 63
Perşembe, 06 Şubat 2014 20:18

RABBİM BANA NELER BUYURUYOR, 7 REBİÜLAHİR 1435 (7 ŞUBAT 2014)

Yazan 
Öğeyi Oyla
(0 oy)

                                               alt

 

                                        alt

 

                                                                                       alt

 

                        EY İMAN EDENLER!

                                                Hepinizin dönüşü ancak Allah’adır.

 

Ey iman edenler! (İyiliği emredip kötülüğü önlemede) kendiniz için üzerinize düşene bakın. Siz (bu görevi de îfâ ederek Allah’ın gösterdiği) doğru yolda olduğunuz zaman, artık sapanlar(ın günahı) size zarar vermez. Hepinizin dönüşü ancak Allah’adır. O size yaptıklarınızı haber verecektir. (Maide/105)  

 

 

                                               KUR'AN'IN ANLAMIYLA BULUŞUYORUZ

 

                                     RABBİMİZ İYİ VE ERDEMLİ OLMAMIZI İSTİYOR

 

 

       Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla

 

  • Ey iman edenler! Hepiniz (çekişmeyi bırakıp Kur’an’ın prensiplerinde toplanarak İslâm ile, toplumsal ve evrensel) barışa/güvenliğe (tam anlamıyla İslâm’a) girin, şeytanın (ve benzerlerinin) izinden gitmeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara/208)
  • (Ey ibadet edenler!) İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat iyi ve erdemli (muttakî) kişi; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, Kitab’a (Kur’an’a) ve peygamberlere inanıp malı(nı), sevgisine rağmen (Allah rızası için) akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda/sokakta kalmışlara, dilenenlere ve boyunduruk altında bulunanlara (kurtulmaları için) veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, ahitleştiği zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredendir. İşte (imanlarında, yaptığı iyilik ve taatta) doğru olanlar onlardır. Ve takvâya erenler de onlardır. (Bakara/ 177)
  • Ey iman edenler! (Gücünüz nisbetinde) Allah’ın emrine uygun yaşayın/aykırılıktan sakının ve ancak müslümanlar olarak can verin. (Âl-i İmrân /102)

 

            alt                                                alt

 

                                      

                                        alt

 

                                         alt

 

                       O’NUN (sav) AHLAKI KUR’AN’DI

 

 

  1. v Enes bin Malik’ten (r.a.) rivayetle, Allah Rasulu (sav) şöyle buyurdu:

“Yüce Allah cehennemliklerin en az azap görenine: “Şa­yet yeryüzünde olan her şey senin olmuş ol­saydı, onları bu azap­tan kurtulmak için feda eder miydin?” diye sorar. O da: “Evet.” der. Bu cevap üzerine Allahu Teâlâ: “Âdemin sul­bünden birisi ola­rak sen­den bu dediğinden daha azını iste­dim ki, o da bana hiçbir şeyi ortak koşmaman idi; ama sen bun­dan yüz çevirip ortak koştun.” diye buyurur.” (Buhari ve Müslim)

 

  1. Ebu Hureyre (ra)’ nin rivayetine göre Allah Rasulu (sav) şöyle buyurdu:

“Allah (c.c.) şöyle buyurdu: “Ben, kulum Bana dua ettiği vakit onunla beraber olurum.”(Buhari ve Müslim)

 

  1. Ebu Hureyre (ra)’ nin rivayetine göre Allah Rasulu (sav) şöyle buyurdu:

“Allah (c.c.) buyurdular ki: “Kulum Benimle karşılaşmayı severse (isterse), ben de onunla karşılaşmayı isterim. Şayet benimle karşılaşmaktan nefret ederse (istemezse) ben de onunla karşılaşmayı istemem.” (Buhari ve Müslim)

 

 

 

                   alt

 

 

 

 

                                         alt

 

                                                  alt

 

 

                    alt

 

 

                                     alt

 

 

EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL

İslam, Müslümanlara ifrat ve tefritten uzak bir düşünce sistemini ve hayat tarzını emreder. Yani Allah, dininin gönderildiği gibi yaşanmasını ister. Uçlara kaymak, bu dini ana mihrakından çıkarır. Tabiatını değiştirir. Bundan dolayı istikamet/dosdoğru olmak, gerek ihmalkarlığa gerekse aşırılığa sürüklenmemek için çok önemlidir.

Konumuza başlık yaptığımız ayete dönecek olursak: “O halde sen (Rasulüm!) beraberindeki tevbe edenlerle birlikte, sana emredildiği gibi, istikamet üzere (dosdoğru) ol. Aşırı gitmeyin (asla ilahi hududun dışına çıkmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Hud; 112) buyuran Yüce Allah, adeta ana hatlarıyla şunların altını çiziyor: “Sen her hususta doğruluk ile emrolunmuş bulunuyorsun. Senin her işte Kur’an’da emrolunduğun gibi, sıratı müstakim üzere tam bir doğrulukla hareket etmen ve her hususta, aldığın vahye uyman, Kur’an ahlakı ve ahkamı uyarınca hareket edip bilfiil canlı bir doğruluk örneği olman gerekmektedir. Doğruluğun ve dürüstlüğün senin peygamberliğine ve başarılı olmana en büyük delil ve belge olacaktır.

Bundan dolayı sen, sana karşı çıkanların laflarına bakma, onları Allah’a havale et de gerek mü’minlerle müşterek olan inanç ve amele ilişkin genel görevlerinde, gerek özellikle peygamberlik görevleriyle ilgili olarak yalnızca sana ait olan özel görevlerinde tam emrolunduğun gibi, hakkıyla doğru ol ve doğruluktan ayrılma.”

Bu ifadelerden de anlıyoruz ki, dosdoğru olmak, istikamet üzere bulunmak, Kur’an’ın ortaya koyduğu doğruları hayat haline getirmekle mümkündür. Resulullah, bu emir doğrultusunda adeta “Yaşayan Kur’an”, başka bir ifade ile “Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş şekli” olarak bizler için “numunei imtisal” olmuştur. Bu gerçekler bize açıkça haykırıyor ki, Ey Müslüman! Doğruluğu, beşeri ideolojilerde arama. Vahyin ışıklarından beslenmeyen akıllar, doğruyu bulmada yanılgıya düşerler. Doğruyu Allah’ın Kitabı ve Kitab’ın kendisinde bedenlendiği Peygamberinde bulabilirsin. Bu doğrunun adı da "Sıratı müstakim”dir. Günde kırk defa namazlarında okuduğun Fatiha’da “ihdina’s sırada’l müstakim/dosdoğru yola ilet” diye Allah’tan istekte bulunmana rağmen, İslam dışı dünya görüşlerinden ve hayat tarzlarından medet uman, onların peşine takılman nasıl izah edilebilir? Bu anlayışı, mü’minlik iddianın neresine koyuyorsun?

Abdullah b. Abbas demiştir ki: “Kur’an’ın içinde Rasulullah (s.a.s)’a bu ayetten (Hud; 112) daha ağır ve daha çetin bir ayet nazil olmamıştır. Bunun içindir ki, Efendimiz ‘Hud suresi beni ihtiyarlattı’ buyurmuştur.” Demek ki, Hakk’a ulaşabilmek için istikametten/dosdoğru olmaktan başka yol olmadığı gibi, her hususta istikamet kadar yüksek bir makam ve onun kadar zor bir emir yoktur. Bununla beraber şu kadarını hatırlatmalıyız ki, bu ayette Rasulullah’a (sas) “Beni ihtiyarlattı” dedirtecek kadar zor gelen nokta, istikamet emrinin asıl kendisiyle ilgili kısmından ziyade, ümmetiyle ilgili kısmıdır. Çünkü ayetin devamında buyruluyor ki: “beraberindeki tevbe edenlerle birlikte.” Yani şirkten tevbe edip de imanda seninle beraber bulunan, Müslüman olan herkes de tıpkı senin gibi dosdoğru olsun. “Ve azmayın” yani Allah’ın tayin ettiği sınırı aşıp da onun dışına çıkmayın, doğruluktan ayrılıp da ifrat veya tefrite sapmayın, aşırı gitmeyin ey Müslümanlar! şeklinde Yüce Allah uyarıda bulunmaktadır.

İşte Rasulullah’ın (sas) endişesi, ümmetinin Kur’an’ı bir tarafa bırakarak, tağutların ihdas ettiği ideolojilere sapmaları, doğruları Vahyin dışında aramaları, ya da uçlara kaymalarıdır. Nitekim böyle yapanları kıyamet gününde Allah’a (cc) şöyle şikayet edecektir: “Peygamber de (şikayetle): ‘Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur’an’ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terk ettiler.’ dedi.” (Furkan; 30).

Demek ki, istikamet, normal ve yerli yerince hareket edip hiç sağa sola sapmamaktır. şu halde müstakim olabilmek için sürekli uyanıklığa ve ebedi düşünceye ihtiyaç vardır. Yolun hudutlarını Kitap’tan ve Sünnet’ten iyice araştırıp yön tayin ettikten sonra, dosdoğru yoldan yürümeye eğilmeyen beşeri zaaflarımızı da zapturapt altına almamız gerekir.

Ulu Önderimiz Nebiyi Muhterem (sas), ashabına bir gün şöyle seslendi: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, anaya babaya itaatsizlik etmek ve yalan söylemektir.”

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, istikamet doğruluk, sözde, düşüncede ve davranışta gerçekleşir. Allah’tan (cc) gerçek manada korkmak, iyiliğe yönelmek, rahatlık ve gönül huzuru duymak, ancak istikametle mümkündür. Doğrular en güç ve çetin işleri, doğrulukları sayesinde başarabilmişlerdir. “Ey iman edenler! ‘Allah’a saygılı olun/emirlerine uyun’ ve doğru söz söyleyin ki (Allah) işlerinizi düzeltsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse, muhakkak ki en büyük bir başarıya/kurtuluşa ermiş olur. (Ahzab; 70-71) ayetinin tefsirinde Kasımi şunları söylemektedir: “Doğruluk/istikamet, her türlü saadetin kaynağı ve bütün bir kemalin temelidir. İstikamet, bütün mükemmelliklerin sebebi olan kalbin saflaşmasıdır. Bu saflaşmanın her ne kadar takva ile gerçekleşmesi mümkün ise de, yalandan kaçınma olan doğruluğun ve istikametin, kendi başına üstünlüğüne ayette ayrı bir cümle halinde yer verilmiştir.”

Karşılıklı ilişkilerde, istikamet üzere olmak da şarttır. “O (sözünden dönen) müşriklerin, Allah katında ve Rasulü yanında nasıl (geçerli) bir antlaşmaları olabilir?! Ancak, Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız hariçtir. Onlar size (karşı ahitlerinde) dürüst davrandıkça, siz de onlara dürüst davranın. Allah muttakileri (emirlerine uyan ve hainlikten sakınanları) sever.” (Tevbe; 7) ayeti bize bu prensibi hatırlatıyor. “Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine uygun yaşayın/aykırı davranmaktan sakının ve doğru (sadık) olanlarla beraber olun.” (Tevbe; 119) ayeti de kolektif bir istikamet oluşturmayı ve onları örnek almayı emrediyor.

Kısaca, istikamet üzere olmak ve müstakim kalabilmek, Ali İmran suresi 103. ayeti gereği “Allah’ın ipine topluca sımsıkı sarılmakla” mümkündür. Ne mutlu “İşte bu (İslâm), dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun, (başka) yollara uymayın ki (bunlar) sizi Allah’ın yolundan ayırmasın. İşte ‘Allah, emirlerine uygun yaşayıp kötülüklerden sakınasınız’ diye size bunları emretti” (En’am; 153) İlahi emrine kulak verip istikamet üzere olanlara.

M. Talha Çetin

 

                                                           alt

 

                                         alt

 

 

                                             alt

 

 

 

 

                           alt

 

Bu köşenin içeriği KUR’AN’IN ANLAMIYLA BULUŞMAK PLATFORMU tarafından hazırlanmıştır. Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali’nden alınmıştır.   Ayet meallerinin tamamına www.kuranimiz.net, ses dosyalarına www.akradyo.net adreslerinden ulaşabilirsiniz. Görüş ve önerileriniz için: Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 

Okunma 14081 defa Son Düzenlenme Perşembe, 06 Şubat 2014 20:35

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.